Bizimle iletişime geçin

Dünya

EĞİTİM DÜNYASINDAN BİR MESUDE ENGİN GEÇTİ

Yaklaşık

tarih

‘Başımın Tacı Çocuklarım ‘ dediği öğrencilerini öksüz bırakıp gitti. 85 Yıllık hayatının dopdolu bir serüven gibi yaşayan eğitimi ve öğretimi ile bir çok meslekten öğrenci okutan Coğrafya Öğretmeni Mesude Engin vefat etti.

Hürriyet Gazetesi Kelebek Muhabiri Ersin Kalkan’ın 2015 de Öğretmen Mesude Engin İle Yaptığı röportajından aldığımız bilgilere göre ; 62 Sene öncesinin koşullarında Erzincan da ve Ankara da okuttuğu öğrencilerini şehir şehir dolaştıran Mesude Engin nehirleri, dağları ve bitkileri yerinde öğretirmiş. Çocukluğunda Biyoloji öğretmenliğini çok istemiş. İstanbul’da doğmuş ama subay olan babası Ruhi Çağatay’ın tayinleri nedeniyle Anadolu’da görmediği yer kalmamış. Bir gün annesi Naciye Hanım onu karşısına aldığında ”biyoloji öğretmeni olup araştırma yapmak istiyorsun ama farz et ki Anadolu’nun bir köyüne tayin edildin, oralarda mikroskop bile bulamayacaksın.” dediğinde biyoloji öğretmenliğinden vazgeçip coğrafya öğretmenliğini düşünmeye başlamış. Salonun ortasına uzanıp, atlasta parmağıyla dağlar, nehirler, kıtalar arasında yolculuklara çıkmaya başlamış. İki ayrı diyardan gelip Anadolu’da buluşan ailesinin serüvenini haritalar üzerinde öğrenmiş. Kökleri Kırım Hanlarına uzanan babası Köstence, annesi ise Batum’da doğmuş. Kafkas Cephesine gönderilen babası ardından Kurtuluş Savaşı’na katılmış, sonra istihkam subayı olarak görevine devam etmiş. Çağatay soyadını alan ailenin, dört çocukları olmuş. Tuğgeneralliğe kadar yükselen, Menderes Hükümeti’nce emekliye sevk edilen Ruhi Çağatay, tüm çocuklarını okutmuş. 

Babası Diyarbakır’dan Erzurum’a tayin edildiğinde o, beş yaşındaymış. Eşyalarını yükledikleri cemsenin yolunu dağda eşkıya kesmiş. Mesude Engin ‘Babam durdurulup soyulan araçları uzaktan görmüştü. Sivil kıyafetiyle araçtan indi, elini kaldırıp durun işareti yaptı. Bu millet düşmana boyun eğmedi, memleketi sizin gibi birkaç şakiye mi bırakacak, dedi.’ Neye uğradıklarını şaşıran silahlı soyguncular, bu yalnız adamın indiği aracın askeri cemse olduğunu görünce işin rengini anlayıp hiç seslerini çıkarmadan dağa çekilecekti. Birkaç gün sonra çatışmada öldürüldüler, cesetleri üç gün Erzurum’un Cumhuriyet Meydanı’nında teşhir edildi. ‘Geçen gün komşularımla hırsızlık ve kapkaç olaylarını konuşurken birden aklıma Erzurum yolculuğu geldi. İstanbul’un sokakları bile şimdi karanlığa bürünmüş. Şehirlerde güvenlik yok. Belediye başkanları, valiler bilmeli ki, kötüler karanlıkta konaklar. Kapkaç kurbanı olsam, ilk onlardan davacı olurum.’ dedi.

Mesude Öğretmen’i farklı kılan en önemli özelliklerinden biri eğitim anlayışıydı. Coğrafyayı haritadan anlatmakla yetinmezdi. Bahar gelip doğa canlanınca öğrencilerini bir kamyon ya da otobüse yükler gezilere götürürdü. Rize, Kars, Erzurum, Trabzon, Malatya… Yola çıkmadan gidecekleri kentlerdeki yatılı bölge okullarını arar, kalacak yer bulurdu. Birlikte nice nehir, vadi, plato aştılar, haritada işaretledikleri yerlerde durdular. Anlatmaya başlardı Mesude Öğretmen: ‘Burası Yeşilirmak. Şu gördüğünüz yabani çiçeğin adı çiğdem. Yandaki kayanın ismi granit.’

Mesude Öğretmen, 1956 yılında, kendisi gibi asker çocuğu olan Sabahattin Engin’le evlendi. Mesude Öğretmen’den sekiz yaş büyük olan Sabahattin Engin çalışma ve ziraat bakanlıklarında müfettişlik yapıyordu. Erzincan’a gelip giderken ona uğrardı mutlaka. Birbirlerine aşık oldular ve evlendiler.

Sabahattin Engin, İstanbul Üniversitesi’nde hukuk, Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’nde felsefe okumuştu, tiyatroya meraklıydı. Yazdığı 30 oyun, sekiz kitapta yayımlandı. ‘Suçlu’, Ankara Devlet Tiyatrosu’nda, ‘Kocadağlar Ağası’ İstanbul Şehir Tiyatroları’nda sahnelendi. 14 eseri de TRT Radyosu’nda ‘Arkası Yarın’larda yayımlandı. 2014 Senesinde eserleri Kocaeli Üniversitesi’nde bir doktora tezine konu oldu.

Mesude Öğretmen, ”Bisikletlerimize binip köylere giderdik. Ne laf atan ne de kem gözle bakan vardı. Anadolu çok yoksuldu. Ama şehirlerdekiler eski bile olsa ütülü, tertemiz giyinir, kravat takardı. Köylerde kaç-göç yoktu. Erzincan’da papyon takanlar bile vardı.’ Bugün, 60 yıl önceki kıyafetleriyle aynı köylere gitmenin imkansızlığını belirtiyor. ‘Şimdi daha zenginiz. Herkesin hususi otomobili var. Dünya küçüldü. Peki, medenileştik mi? Bana göre hayır, tam aksine geriye gittik. Bu gerilemenin nasıl gerçekleştiğini anlamakta zorluk çekiyorum. Sanki eski insanlar beyaz atlara binip gitmiş, yerine başkaları gelmiş…”

Ahmet Kurtcebe Alptemuçin, Yıldırım Akbulut, Murat Başesgioğlu, Taner Berksoy, Güneri Cıvaoğlu, İzzet Öz, Kenan Onuk, Vecdi Gönül, Ali Coşkun ve Yaşar Okuyan da yıllar içinde öğrencisi oldu.

1972’de Ankara’nın kirli havasından kaçıp eşiyle Yalova’ya taşındı. Yalova Lisesi’nden 1992’de emekli olmuştu. 

AD’LARI YAŞAYACAK

20 Ekim 2010 Yılında açılan tüm masrafları Emekli Coğrafya Öğretmeni Mesude Engin tarafından karşılanan Mesude Engin-Sabahattin Engin Çocuk Tiyatrosu ve Kütüphanesi ‘nde isimlerini yaşatacak.  Tiyatrodaki ilk oyun ise 26 Ekim 2010 yılında oynanmıştı.

Okumaya Devam Et
Yorum yapmak için tıklayın

Bir Cevap Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir