Bizimle iletişime geçin

Köşe Yazıları

GERÇEĞİN UMURUNDA MI?

Yaklaşık

tarih

Senin neye inanıp neye inanmadığın gerçeğin umurunda mı acaba?

Yerçekimine inanmasan, böyle bir doğa yasası olduğunu bilmesen bile yüksekten atladığında yere çakılman kesindir.

Doğa yasaları kadar bariz olmasa bile;

Kendimiz ve başkaları hakkında da peşin kabullerimiz, yargılamalarımız yok mu?

Diğer insanları eleştirme, kınama, ayıplama ile değersizleştirirken kendimizi yüceltmeye çalışmamız ne derece gerçeğe yaklaştırır bizi.

Herkesin aynı özden yaratıldığını kabul ediyorsak hele, bu çelişkilerle baş etmemiz kolay mıdır?

En değerli madenleri derinliklerinde saklayan toprağın üstü çorak bir arazi, çöl bile olabilir.

Ne var ki o cevhere ulaşmak için pek çok bağrına saplanan makinelerle, altı üstüne gelen süreçler yaşanır. Toprağın canı yanar mı bilinmez ama insan evladının derinliklerinde var olanın keşfinin her zaman keyifli olduğunu söylemek mümkün değildir.

 Acı, keder, gözyaşı, hüzün ile kendine dönen kişi derinliklerindeki cevheri daha kolay keşfedebilmektedir.

Bazen de dışarıdan bir kişidir o, rehberlik eden, yüreklendiren… sizin kendinizde farkında olmadığınız potansiyeli açığa çıkaran.

Size inanıp, güven duyarak sevgiyle, değerli olduğunuza inanarak, bir bahçıvanın ektiği tohumdan en güzel kokulu çiçeğin çıkmasını umarak bakması, gözetmesi gibi…

Bütün insanlar 10 üzerinden 10 puandan başlar!

Her ne kadar ailemiz çevremizdeki insanlardan zarar görebileceğimiz konusunda bizi korkutmaya çalışsa da benim için tanıdığım, tanıştığım, sevdiğim herkes tam puandan başlıyordu.

Bazıları hızla, bazıları yavaş yavaş tam puanla başlayan sıfırlandıkça kaybedilen oyunlar gibiydi sanki.

Yalanları ile aldattığını, kandırdığını zanneden kişilerin maskesi eninde sonunda düşmekte, boyaları döküldükçe alttan gerçekliği yüzeye çıkmaktadır oysa.

İmajlar, -mış gibi görünmeler altta var olan gerçeği bir süreliğine kamufle edebilir sadece.

Kişi kendi öz benliğinden, saflığından ne kadar uzaklaşmışsa, üst üste ne kadar boya sürülmüşse, o kadar kalın bir kabuk olarak daha da kolay soyulmaya başlamaktadır.

Peki, ne yapalım?

Görelim, görmezden mi gelelim?

Yalanlarını yüzlerine mi vuralım?

Oyundan mı çıkalım?

Hiçbiri!

Tek yapmamız gereken;

Kendi gerçeğimizi, bedeli ne olursa olsun aramak, keşfe çıkmaktır.

Kendi varlığımızın derinlikleri ile yüzleşme konusunda ne kadar cesur olursak, gerçekliğimizi keşfetmemiz o kadar çabuk olacaktır.

Kendi bireyselliğini, kim olduğunu bulan kişi için diğerleri artık bir yargı, ön kabul konusu olmaktan çıkar.

Sıfırcı bir öğretmenden, notun sayısal değerinin önemli olmadığı, her bir öğrencinin bireysel olarak kendini keşfetmesine özendiren bir öğretmene dönüştüğümüzde yaşam hepimiz için çok daha gerçek ve yaşanılası bir süreç olacaktır.

Sevgiyle ve keyifle yeni denizlere yelken açmanız dileğiyle…
Dr. Deniz Öner
Dr. Deniz Öner Doktor
Radyasyon, Kanser ve Bütünsel Sağlık konusunda Gönüllü /Yazar

 

Okumaya Devam Et
Yorum yapmak için tıklayın

Bir Cevap Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir