Bizimle iletişime geçin

Köşe Yazıları

OLUMLU DÜŞÜNME FELSEFESİ BİR ZIRVALIK MIDIR?

Yaklaşık

tarih

Uzun bir süredir gerçekten kim olduğumu bulabilmek üzere,   özüme doğru bir yolculuk serüveni yaşıyorum.  Bu yolculuk sırasında yaşadıklarımı, duygularımı da yazılarımla aktarmaya çalışıyorum.

Doğduğumuz andan itibaren aile, okul, arkadaşlar, iş ortamı, din, gelenek, görenekler vs. gibi çevre tarafından oluşturulmuş, bizim de benimsediğimiz bir kimlik sahibi oluyoruz.  Kendimizde sevdiğimiz ya da sevmediğimiz huy ve alışkanlıklarımız ya da gurur duyduklarımız oluyor. Kendimizi tanımlarken “ben şöyleyim, böyleyim, onu severim, bunu sevmem” deriz ve liste uzayıp gider.

Bu yolculuk süresince yüzleşmeye başladığım gerçeklerle kişiliğimin temel direkleri sanki birer birer yıkılıyor. Bu kötü bir şey mi, ya da iyi bir şey mi? İkisi de değil, sadece gerçek.

Bundan şikâyetçi de değilim. Üzerimdeki kalın kabuğu attığımda içinden değerli bir inci tanesi çıkmasını umuyorum belki de kim bilir.

Ego dediğimiz bu yapay kişilik yok olunca geride kalan ne/kim olacak? Bu heyecan verici ve biraz da korkutucu sanırım.

Hayatımın son 20 senesinden fazlasında yaşam felsefemi “olumlu düşünmeyi öğrenmek ve öğretmek” ve “daha iyi bir insan olabilmek üzere gayret etmek” üzerine kurmuştum. Dale Carnegie’nin “Dost Kazanma ve İnsanları Etkileme Sanatı” ile Norman Vincent Peale’in “Olumlu Düşünmenin Gücü ve Olumlu Yaşamanın Gücü” beni en çok etkileyen kitaplar olmuştu. Özellikle Olumlu Düşünmenin Gücü neredeyse bir başucu kitabımdı.

Öyle ki 4 ay görevli olarak yurtdışına gittiğimde; yaşadığım gerginlik, sıkıntı, özlem gibi tüm duygularla başedebilmek için kitabın orijinal baskısını alıp okumuştum. Bildiğim başka bir yol da yoktu doğrusu;

Sizi rahatsız eden duygulardan kaçmaya çalışıyorsanız;  yoksaymak, bastırmak ya da dönüştürmek üzere bir şeyler yapmam gerekir diye düşünürsünüz. Hislerinize teslim olmak bir kurban, ya da kazazede olduğunuzu kabullenmek demekti.

Sorun varsa hemen çözüm de olmalı arayışında biri olarak kendiliğinden ruh halimin değişmesini bekleyemezdim. Onunla savaşmam gerekirdi.

Gelelim beni ben yaptığına inandığım inançlarımın dumura uğraması aşamalarına.

Yakında katılmış olduğum bir nefes kursunda, “ben iyi bir insanım, daha da iyi bir insan olmak istiyorum”  diyenin ego olduğunu çarptılar yüzüme önce.   Çünkü ben” iyi” isem demek ki bazı insanlar da “kötü” olmalıydı; dahası benim varlığım onların olmasına bağlıydı.  Bir tür kibir, üstünlük kurma durumuydu bu.

İkincisini de geçen gün okuduğum bir kitapta yaşadım. *Osho’nun olumlu düşünme felsefesi ile ilgili söylediği birkaç satır kendimi sorgulamama neden oldu.

Buna göre; Olumlu düşünme felsefesi sahte olmak, ikiyüzlü olmak demekti. Belli bir şeyi görmek ve buna rağmen gördüğün şeyi inkâr etmek; kendini ve başkalarını kandırmaktı.  “Olumlu düşünme, Amerika’nın insan felsefesine kattığı tek felsefedir ve zırvalıktır” der Osho.

Dale Carnegie’nin insanları etkilemek isteme fikrinin kendisi, satıcı fikridir. Satıcı, felsefeci oldu. Olumlu düşünme sadece insanları kandırmaktır.

İnsanları etkilemek ve dost edinmek, senin idealin haline gelirse, rol yapmak ve insanların istediği gibi davranmak zorunda kalacaksın.

Bütün felsefe basit bir cümleye sıkıştırılabilir.  İnsanların senden etkilenmesini istiyorsan sadece insanların doğru davranış olduğunu düşündükleri şekilde davran. Onların idealindeki gibi olursun, onların olmak istediği ama başaramadığı. Elbette başka birisinin ideali olamazsın ama rol yapabilirsin, ikiyüzlü olacaksın. Çok insanı etkileyeceksen, o zaman hiç şüphesiz bir sürü kişiliğe, bir sürü maskeye sahip olman gerekecek. Sürekli olmadığın biri gibi davranmak ve olduğun şeyi gizlemek zorunda kalacaksın. Bu bir insanı sahtekâr yapar.

Dale Carnege’nin felsefesi sahtekârlar yaratır ama asıl amaç insanları etkilemektir. Neden?
İnsanları etkilemek sadece dost kazanmak için bir araçtır. Kazanma kelimesinin altını çizmek gerekiyor. Tüm politika bunun içinde. Ne kadar çok insan senin etkin altına girerse, o kadar güçlü olursun.

Bu nedenle politikacılar konuşurken her zaman belirsiz bir dil kullanır. İstediğin gibi yorumlayabilirsin. Böylece çok insan etkilenebilir. Eğer çok açıksa ve söylediği tamamen bilimsel ise, belirsizlik olmadan kesin, sadece tek bir anlamı varsa, o zaman belki insanları huzursuz etmekte başarıya ulaşacaktır.

Etkilemek, müdahale etmek, kötüye kullanmak, seni sana ait olmayan bir yola sürüklemek, sana daha önce asla düşünmediğin şeyleri yaptırmak demektir.

Kimseden etkilenme. Kimseye hayranlık duyma. Bak, gör, farkında ol ve tercih yap. Fakat hatırla sorumluluk senin. Asla kimseyi takip etme, çünkü bu şekilde kendinden uzaklaşırsın.

Olumsuz tarafı görme, karanlık tarafı görme. Sen görmeyince onun kaybolduğunu mu sanıyorsun. Sadece kendini kandırıyorsun. Gerçeği değiştiremezsin. Olumsuz da olumlu kadar hayatın parçasıdır. Birbirlerini dengelerler.

Benim yaklaşımım durumu olduğu gibi görmektir. Bütünseldir, gerçekçi

Olumsuz düşünme felsefesini öğütleyen kimse olmamasına rağmen aynısı olumsuz insanlar için de geçerlidir. Birisi gülümsüyorsa nedenini bulun. Arkasında gizlediği bir şey olmalı. Gülümsemesine kanmayın. Bu nedenle olumsuz felsefe ekolü yok. Fakat esasında olumsuzluğu gizlemek için olumlu felsefeye sıkı sıkıya inanırlar.

Sadece artı kutupla elektrik üretemezsin, eksi kutba da ihtiyacın olacak.

İçten, dürüst, sahici ol

Oysa bana sahte bir gülümseme hakiki bir somurtmadan iyidir denmişti. 

Olumlu düşünmeye ve yaşamaya çalışmak; bu kadar olumsuzluğun yaşandığı bir dünyada, çok fazla enerji gerektiriyordu.

Benliğin kendi var oluşunun dışında, çaba ile üzerinde tutmaya çalıştığı olumlu düşünme örtüsü, uzun zaman içinde çok yorucu olmaya başlıyor.

Haksızlığa uğradığını düşündüğün durumlarda, sorumsuz davranışlarla karşılaştığında, ne kadar öfkelensen de nezaketini korumak, olumlu yönünü bulmaya çalışmak;  yıllar içinde içten içe öfkenin birikmesine neden oluyor.

Belki de gerektiği anda boşaltılmayan bu öfke yıllar sonra sıkışmış bir gazın küçük bir kıvılcımla infilak etmesi gibi büyük patlamalara ve büyük tahribatlara yol açabiliyor.

Her yazının bir sonuç paragrafı olur değil mi? Bu durumda benim çıkarımım,  farkındalığım şudur ki;

Önemli olan yaşadığımız olaylara gerçek, samimi ve anlık tepki verebilmektir.

Sevgi, takdir, onay beklemeden, olumlu ve olumsuz düşünmeyi bir felsefe haline getirmeden üstelik. O zaman tepkiler ya da cevaplar hakettiği kadarı olacağından tahrip gücü de fazla olmayacaktır. Net olmak, ne istediğini veya istemediğini açıkça aktarabilmek sürekli olumlu yaşamaya çalışmaktan daha kolay olacaktır mutlaka.

Uygulayalım, görelim.

*Osho, Kendine Saygının Büyüsü

Sevgiyle ve keyifle yeni denizlere yelken açmanız dileğiyle…
Dr. Deniz Öner Doktor
Radyasyon, Kanser ve Bütünsel Sağlık konusunda Gönüllü /Yazar

Okumaya Devam Et
Yorum yapmak için tıklayın

Bir Cevap Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir