Yaklaşık
1 ay öncetarih
Yayınlayan
Ebru Kaplan” İnsanlar içlerini döktükçe uzaklaşıyorlar birbirlerinden..
Mantığa aykırı görünse de yalnız kalabilme becerisi, sevme becerisinin koşuludur.”
(…) Güven; sevginin değil, zamanın cevaplayacağı bir sorudur…
Bir insanın size iki kez sizi sevmediğini öğretmesine asla izin vermeyin..
Bazı doğrular zaman geçtikçe, değiştikçe, büyüdükçe yanlışa dönebilir. O zaman için, o şartlarda en doğrusu oydu..
…..Velhasıl ümit etmekten ölen yok.
Beklemekten ölen de.
Kapı kapansa tamamen, ne kaybederiz ?
Muamma…
Lakin “UMUT” iyidir.
Bırakın aralık kalsın kalbimizin kapıları.
Güzel günler geldiğinde eli boş dönmesin..
Durup dururken yazı yazmıyor insan.
Yazmak için bir derdinin olması lazım, normal olarak yaşamı sürdüremediğin için yazı yazıyorsun, bir yanılgıdan sonra yazıyorsun..
Biri bana senin arkandan bunları söyledi derse ;ne söylediğini boşver anlatma, senin yanında bunları nasıl söyleyebildi onu anlat derim..
Başkaları hakkında konuşulan bir masaya asla oturma. Çünkü masadan kalktığında, sıradaki
konu sen olacaksın…
Bazı insanlarla konuşmak terapi gibidir saatlerce konuşursun ve kendini hiç yorulmuyormuşsun da dinleniyormuşsun gibi hissettirir. Ama bazı insanlarla konuşmak da ağırlık yapar insana kasım kasım kasılırsın. Sizi konuşurken bile tüy kadar hafif hissettirecek insanlar biriktirin..
Vakit geçirdiğimiz insanlar ve takip ettiğimiz gündemler ruh sağlığımızı, yaşam kalitemizi, ihtiyaçlarımızı, beklentilerimizi ve kalite dünyamızı doğrudan etkiler. Neye daha çok maruz kalırsak giderek ona benzemeye başlarız. Bir yerden başlayıp daha seçici olmayı öğrenmeli insan..
Ben güzel eleştiren, eleştiriyi de aynı güzellikle karşılayan insanlara bayılıyorum. Bu toplum genelde eleştiriyi saldırganlaşma olarak algılıyor. Yapan saldırganca davrandığı için eleştiriyi alan da öyle cevap veriyor..
Yapılacaklar ve yetişecekler listesinin olmadığı günlere de ihtiyacımız var. Ruhumuz bazen yavaşlamalı, dinlenmeli, nefes almalı. Telaş ve koşturma hali içinde olmamak, bir süre kendimizle başbaşa kalmak, sakin bir şekilde zamana tanıklık etmek bizi onarır, toparlar, iyileştirir..
Tek başınıza yürümeyi, kahve içmeyi,müzik dinlemeyi,evde yalnız kalmayı,kendinizle vakit geçirmeyi,kafa dinlemeyi, kitap okumayı,film izlemeyi,bir şeyler yazmak için masa başına oturmayı çok seversiniz. Birini sevebilmeniz için de yalnızlığınızdan daha iyi anlaşabilmeniz gerekir,Yalnızlığını koruman ama birlikte olmaktan, birşeyleri paylaşmaktan da keyif duyman gerekir..
Yalnızken yapamadığın şeyleri birlikte yapmak. Mesela dans etmek, sohbetten zevk almak, varlığından mutlu olmak çünkü Belli bir olgunluğa gelince kimseye karşı sayıp sövmüyorsunuz, hakaret etmeye yeltenmiyorsunuz. Sadece sessizce izleyip dinliyorsunuz size söylediklerini, söyleyeceklerini ve söyleyemediklerini. Sonrasında yine sessizce uzaklaşıp gözden kayboluyorsunuz..
İnsanların söylediği sözler, kurduğu cümleler, kalplerin de taşıdıkları malzemenin
Kalitesini gösterir..!
“..kaderinin şoförü sensin..
emin ol.. onu dram istikametinde sürme..
biraz gül, yahu!..
değmez, vallahi,
bu dünya..”
Sen çok güçlü bir kadınsın artık hakaret kapsamına alınmalı. Sen çok salaksın ve bulduğumuz bütün sorumlulukları omzuna yükleyeceğiz anlamına geliyor..
Tercih edilmiş yalnızlık, odaklanılmış bir sükunet, özenle oluşturulmuş kaliteli bir çevre, kalabalık olmayan mekanlar, kalabalık olmayan bir kalp, kalabalık bir kitap sürüsü, keşfedilmeyi bekleyen kasabalar, alabildiğine masumiyet ve insansızlığın sonsuz huzuru..
Bol bol su içmeyi ve insanların sizi bir gün yarı yolda bırakabileceğini unutmayın..
Turgayca -Turgay Akbay